Suriye Devlet Başkanı Ahmad al-Sharaa, Şam’daki başkanlık sarayında, beni de içeren bir grup gazeteci ve araştırmacıyla bir araya geldi. Toplantının ana odağı İsrail’le ilişkiler ve 60 yıl aradan sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılım olsa da, Sharaa, Türkiye için hayati öneme sahip pek çok konuya değindi; bunlar arasında ülkenin terörle mücadelesi de yer alıyordu.
Türkiye açısından en kritik nokta, Sharaa’nın SDF ile yürütülen müzakerelere ilişkin verdiği detaylardı. Sharaa, SDF’nin Suriye’ye entegrasyon sürecini Aralık ayına kadar oyalamaya devam etmesi halinde bölgede bir Türk askeri harekatının gündeme gelebileceğini belirtti. Assad’ın devrilmesinden hemen sonra SDF’ye karşı bir operasyon başlatılmamasını ve müzakerelere şans verilmesini sağladıklarını hatırlattı.
Türkiye’de, SDF’nin merkezi otoriteye entegrasyonundaki yavaş ilerleyişe yönelik hoşnutsuzluk, üst düzey açıklamalarla giderek daha belirgin hale geliyor.
Eylül ayının başlarında, hem Dışişleri Bakanı Hakan Fidan hem de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuya dair sert ifadeler kullandı. Hükümetin en büyük müttefiki Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli de ardından konuştu. Önceki köşe yazımda, Bahçeli’nin SDF’yi bölgedeki İsrail ileri karakolu olarak nitelendirmesinin dengeyi değiştirebilecek bir unsur olabileceğini vurgulamıştım.
SDF’nin, Türkiye’nin PKK terör örgütüyle iç barış sürecini bir zayıflık olarak algılaması ve bunun kuzey Suriye’de bir Türk operasyonunu imkansız kıldığı yanılgısı, hatalı bir taktik oluşturuyor.
Sharaa ile görüşmemize geri dönelim.
Sharaa, Assad’ın düşüşünden sonra SDF’ye karşı bir askeri harekatı önlemek için Türkiye’yi ikna ettiklerini ve bunun yerine müzakerelere fırsat tanınmasını sağladıklarını açıkça dile getirdi. Toplantıda, daha önce Mart ayında Şam’ı ziyaret eden ve müzakerelerin belirli bir aşamaya geldiği SDF lideri Mazloum Abdi’ye söylediklerini aynen yineledi.
Abdi ile ilk görüşmesine şu sözlerle başladığını anlattı: “Eğer buraya Kürtler için haklar talep etmeye geldiysen, zahmet etme. O hakları korumak ve Kürtlerin Suriye’nin eşit vatandaşları olmasını sağlamak, benim temel ilkem. Kürt haklarını senden daha fazla önemsiyorum.”
Anlaşma Uygulanmazsa Türkiye Askeri Adım Atabilir
Sharaa’ya göre, bu müzakereler 10 Mart anlaşmasını doğurdu; bu, hem ABD hem de Türkiye’nin olası bir çözümü desteklediği ilk anlaşmaydı. Ancak, SDF ve PKK içindeki bazı grupların anlaşmanın uygulanmasını sabote ettiğini ve süreci yavaşlattığını ifade etti. Bu bağlamda, Abdullah Öcalan’ın PKK’nın dağılması çağrısını memnuniyetle karşıladığını, fakat buna rağmen SDF’nin sürece dışarıdan kaldığını belirtti.
Sharaa, SDF’nin kuzeydoğudaki mevcut durumunun sadece Türkiye için değil, Irak için de ulusal güvenlik tehdidi oluşturduğunu vurguladı. Bir kez Türkiye’yi SDF’ye karşı askeri harekattan vazgeçirip müzakerelere razı ettiklerini yineledi, ancak entegrasyon Aralık ayına kadar sağlanmazsa Türkiye’nin askeri müdahalede bulunabileceğine işaret etti.
SDF’nin adem-i merkeziyetçilik talepleri konusunda Sharaa, Suriye’nin zaten 107 sayılı Yasa nedeniyle yüzde 90 adem-i merkeziyetçi olduğunu savundu ve bu taleplerin özünde ayrılıkçı nitelik taşıdığını dile getirdi.
Sözleriyle, Suriyeli toplumun adem-i merkeziyetçilik veya federal sistemleri tartışmaya hazır olmadığını, tüm bu taleplerin farklı isimler altında gizlenmiş ayrılıkçılık olduğunu ifade etti.
